Son günlerde sosyal medyanın gündeminde olan Rümeysa Öztürk, Türkiye’de gözaltına alındıktan sonra yaşadığı sağlık sorunlarıyla dikkat çekmektedir. Başta ailesi ve arkadaşları olmak üzere pek çok kişi, Öztürk’ün durumuna dikkat çekmek için çaba sarfederken, bu duruma tepkisini gösterenlerden biri de Amerika Birleşik Devletleri'nde görev yapan bir profesör oldu. Profesör, Rümeysa'nın maruz kaldığı mağduriyeti duyurmak amacıyla açlık grevine başladığını açıkladı. Bu olay, hem Türkiye’de hem de dünya genelinde geniş yankı uyandırdı ve Rümeysa'nın hikayesini daha fazla insanın öğrenmesine neden oldu.
Rümeysa Öztürk, çeşitli sosyal ve politik konularda aktif olan bir genç kadın olarak biliniyor. Eğitim ve insan hakları gibi önemli meselelerde adalet arayışıyla dikkat çeken Rümeysa, adım adım büyüyen bir hayran kitlesine sahip. Gözaltına alındıktan sonra sağlık durumu hızla kötüleşen Öztürk, ailesi tarafından yapılan açıklamalara göre, gözaltında şiddete maruz kaldı ve bu nedenle acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyuyor. Bu durum, hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda birçok insanın tepki göstermesine neden oldu.
ABD’li bir profesör, Rümeysa’nın sağlık durumu ve yaşadığı mağduriyet hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla açlık grevine başladığını duyurdu. Bu protesto eylemi, yalnızca bireysel bir dayanışma gösterisi olmanın ötesinde, akademik camiadan gelen bir destek olarak algılanıyor. Profesör, toplumun ve dünya genelindeki insanların dikkatini Rümeysa'nın yaşadığı adaletsizliğe çekmek için bu eylemi gerçekleştirdiğini belirtti. Açlık grevi, Türkiye’deki insan hakları durumunu sorgulayan ve hükümeti bu konularda daha iyi davranmaya teşvik eden bir mesaj niteliği taşıyor.
Amerika'daki birçok insan, profesörün sergilediği bu dayanışma eylemini son derece takdirle karşıladı. Sosyal medyada açlık grevi ile ilgili etiketler ile binlerce paylaşım yapıldı. Birçok kullanıcı, Rümeysa'nın hikayesinin dünya çapında daha çok insan tarafından duyulmasını sağlamak için paylaşımlarını arttırdı. Destek mesajları ve çağrılar, profesörün eyleminin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. Eğitim camiasının içinde bulunduğu bu durum, özellikle insan hakları konusunda dikkat çekici bir adım olarak değerlendirilmektedir.
Son olarak, Rümeysa Öztürk’ün durumu, sadece bir kadının yaşamı değil, aynı zamanda özgürlük ve insan hakları mücadelesinin sembollerinden biri haline geldi. Açlık grevine katılan profesör ve ona destek verenlerin oluşturduğu topluluk, bu mücadelede kararlı bir ses oluşturarak, farkındalık yaratmaya devam ediyor. Gelecek günlerde bu durumla ilgili nasıl gelişmeler yaşanacağı merakla bekleniyor. Rümeysa’nın serbest bırakılması ve yaşadığı sağlık sorunlarının çözülmesi için her türlü mücadele devam etmektedir. Destek gösterenlerin sayısının artması, umudun kaybolmaması adına hayati öneme sahip. Bu tür olayların, her bireyin insan haklarını gözeten bir toplumda yaşama hakkına sahip olduğunu hatırlatması açısından oldukça önemli olduğu düşünülmektedir.