İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun, Gazze'deki insani durumu yansıtan "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadeleri, uluslararası kamuoyunda tartışmalara yol açtı. Bu açıklamalar, bölgede uzun süredir devam eden çatışmaların ortasında, insani krizlerin boyutunu göz ardı eden bir görüş olarak değerlendiriliyor. Rakamlar ve tanık ifadeleri, Netanyahu'nun sözlerinin doğruluğunu sorgulayan bir zemin sunuyor. Bu yazıda, Gazze'deki insani durumu ve Netanyahu'nun iddiaları arasındaki çelişkileri ele alacağız.
Birleşmiş Milletler'e göre, Gazze'de yaşayan yaklaşık 2 milyon insan, son yıllarda süren çatışmalar ve ablukanın etkisiyle büyük bir insani kriz içinde yaşıyor. Temel besin maddelerine olan erişim kısıtlı, su kaynakları kirli ve sağlık hizmetleri yetersiz. UNICEF tarafından yapılan araştırmalara göre, Gazze'deki çocukların %90'ından fazlası kirli su içmek zorunda kalıyor. Yaklaşık 1,5 milyon insan günlük olarak gıda yardımlarına bağımlı hale gelmişken, gıda güvenliği de ciddi bir tehdit altında bulunuyor.
Ayrıca, Gazze'deki bir sağlık kuruluşunun raporuna göre, son dönemde açlık ve beslenme yetersizliği nedeniyle hastaneye başvuranların sayısı ciddi biçimde artmış durumda. Söz konusu rapor, Netanyahu'nun ifadeleriyle çelişen bu gerçekleri gözler önüne seriyor. Sadece son birkaç ay içinde, bölgede açlıkla mücadele eden ailelerin sayısı on binlerce artmış durumda. 2023 yılında uygulanan kısıtlamalar ve hava saldırları halkın yaşam standartlarını daha da düşürmüş, birçok ailenin gıda temin etme imkanını neredeyse sıfıra indirmiştir.
Gazze'yi ziyaret eden birçok uluslararası gözlemci, Netanyahu'nun iddialarının aksine, bölgedeki gerçekleri belgeleyen tanıklıklarda bulundu. Gazze'deki bir aile, gıda yardımları olmadan yaşamalarının mümkün olmadığını ifade ederek, "Eğer yardım gelmezse, çocuklarımız aç kalabilir" diyor. Yine başka bir tanık, "Bir gün üç öğün yemek yiyoruz, diğer gün sadece bir pizza parçası ile yetiniyoruz. Çoğu gün açlık hissiyle uyanıyoruz." şeklinde açıklamalar yaptı. Bu tür tanıklıklar, Netanyahu'nun beyanlarının halkın gerçekleri ile bağdaşmadığını ortaya koyuyor.
Bazı yetkililer ise Gazze’yi bırakalım, dünyanın diğer bölgelerinde de benzer durumların gözlemlendiğini ancak bunların sıradan bir insani kriz olarak yansıtılmasının yanıltıcı olduğunu belirtiyor. Ancak insani yardımların dahi yeterli olmadığı bu koşullar, uluslararası insani yardım kuruluşları ve Birleşmiş Milletler tarafından sürekli olarak gündeme getiriliyor. Gazze'deki insani durumun uluslararası arenada daha fazla dikkat çekmesi gerektiği yönündeki talep, giderek artış gösteriyor.
Netanyahu'nun ifadeleri sadece bir meydan okuma değil, aynı zamanda bölgede yaşanan acı gerçekleri göz ardı eden bir yaklaşım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu açıklamalar, insani krizin ciddiyetinin ve rakamların etkisinin araştırılması ihtiyacını beraberinde getiriyor. Dünya genelinde, insan hakları ve insani durumların izlenmesi ve denetlenmesi için daha fazla çaba gösterilmesi gerektiği açıktır. Gazze'de yaşayanların sesi olmak ve bu krizlere dair farkındalık oluşturmak adına dünya kamuoyunun daha fazla duyarlı olması gerekiyor.
Sonuç olarak, Netanyahu'nun "Gazze'de kimse açlıktan ölmüyor" ifadesi, gerçekler ve tanıkların beyanları ışığında sorgulanması gereken bir açıklama olarak öne çıkmaktadır. Bu tür iddiaların arkasındaki gerçekleri analiz etmek ve dünya genelindeki benzer durumların emsal teşkil etmemesi adına çalışmaların devam etmesi kritik bir önem taşımaktadır.